Meksika 70'in "Copa America" tadındaki yarı final mücadelesi.
Meksika'nın Guadalajara şehrinde oynanan maç, belki de futbol tarihinin
en zevkli maçıyla aynı gün oynanmıştı.
1950'deki şampiyonu belirleyen maçtan beri bu iki Latin Amerika ülkesi arasında güçlü bir futbol rekabeti vardı. Fakat bu sefer, Brezilya çok daha güçlü bir takımla Uruguay'ın karşısına çıkmıştı. Buraya gelesiye kadar Brezilya tüm rakiplerini mağlup etmeyi başarmıştı. Efsanevi kaleci Gordon Banks'in muhteşem kurtarışıyla akıllarda kalan İngiltere maçını geçtikten sonra, yine oldukça zevkli ve yüksek tempoda oynanmış olan Peru maçını 4-2 alarak yarı finalde Uruguay'a rakip olmuştu sambacılar. Uruguay ise, Brezilya ve Peru'ya nazaran defansif mentaliteyle oynuyordu. Brezilya'nın karşısına gelesiye kadar oldukça zor maçlar oynamışlardı. Grupta İtalya'nın arkasında ikinci olduktan sonra çeyrek finalde uzatma dakikalarında attıkları golle Sovyetler Birliği'ni geçmeyi başarmışlardı.
Brezilya, tarihin en iyi kadrolarından birine sahipti. Pele'nin yanısıra, muhteşem bir sağ açık olan Jairzinho, kupada sol kanatta kendine yer bulan Rivelino, forvette Tostao ve savunmada kaptan Carlos Alberto ile rakiplerine korku salan bir takımdı. Uruguay'da ise dönemin en iyi kalecisi oynuyordu: Ladislao Mazurkiewicz. Uruguay, Brezilya'nın muhteşem hücum gücüne karşılık savunmasına güveniyordu.
Maça şu kadrolarla çıktılar :
Uruguay : Mazurkiewicz; Ancheta, Matosas, Ubinas, Montero, Mujica, Cubilla, Maneiro (Esparrago), Morales, Fontes, Cortez
Brezilya : Felix; Brito, Piazza, Carlos Alberto, Clodoaldo, Jairzinho, Gerson, Tostão, Pelé, Rivelino, Everaldo
Maçın başında Brezilya hücum alanında pek etkili olamazken, Uruguay topa daha çok sahip olan takımdı. Brezilya Jairzinho ile kanatta etkili olmaya çalışırken, Uruguay sakin bir oyunla ilerliyordu. 19. dakikada Luis Cubilla'nın attığı golle, Brezilya taraftarları 20 yıl önceye kısa süreliğine de olsa geri dönmüştü. Brezilya bu gole ancak ilk yarının sonunda karşılık verebiliyordu. Sol kanattan Rivelino'nun pasında Clodoaldo topu ağlarla buluşturmuştu.
2. yarıda maç tamamen Brezilya'nın kontrolüne geçmişti. Hızlı paslarla Uruguay sahasına giren Brezilya, buna rağmen gole ulaşmayı başaramıyordu. Jairzinho yine sağ kanatta etkiliydi, Pele driplingleriyle Uruguay savunmasını çok zorluyordu. Arada sırada kapanan Uruguay savunmasını aşmak için uzaktan şutlar da deniyordu sambacılar fakat Uruguay kalecisini geçemiyorlardı. Ta ki Jairzinho sağdan hızla içeri girip topu kalecinin yanından ağlara yollayana dek...Brezilya bu golle 2-1 öne geçmiş ve taraftarlarını rahatlatmıştı. Eminim bu gol olasıya kadar Brezilya'lılar tarihin tekerrür etmesinden korkuyorlardı.
Uruguay 2. gole karşılık vermeye çok yaklaşmıştı fakat Felix'i geçmeyi başaramamışlardı. Maçın sonucunu, kontra atakla gelişen pozisyonda ceza sahası önünden sert vuruşuyla Rivelino belirlemişti. Yıllar sonra Rivaldo'dan görmeye alıştığımız türde bir şutla takımını finale taşıyordu.
Maçın son dakikalarında, futbol tarihinin göze en hoş gelen, en zekice tasarlanmış fakat golle sonuçlanmamış pozisyonu gerçekleşiyordu. Pele, Ronaldo'nun bizlere sık sık seyrettirdiği kaleci çalımlama sahnelerinin en güzelini bizlere izletiyordu. Mazurkiewicz'in kalesini terk ettiği pozisyonda, Pele topu sürmek yerine kalecinin solundan gitmesine izin vermiş ve kalecinin öteki yanından hızla geçerek topu yakalamayı başarmıştı. Eminim Mazurkiewicz ne olduğunu bile anlayamamıştır. Sahadaki ve televizyonlarının karşısındaki seyirciler kendilerini müthiş bir gole hazırlarken, futbol tanrısının düşmanı, Pele'nin topu boş kale yerine auta yollamasına sebep olmuştu.
Her ne olursa olsun, Brezilya, en iyi olduğu kupada, Avrupa'nın o dönemki en iyi takımı olan İtalya ile karşılaşma hakkı kazanmıştı.
1950'deki şampiyonu belirleyen maçtan beri bu iki Latin Amerika ülkesi arasında güçlü bir futbol rekabeti vardı. Fakat bu sefer, Brezilya çok daha güçlü bir takımla Uruguay'ın karşısına çıkmıştı. Buraya gelesiye kadar Brezilya tüm rakiplerini mağlup etmeyi başarmıştı. Efsanevi kaleci Gordon Banks'in muhteşem kurtarışıyla akıllarda kalan İngiltere maçını geçtikten sonra, yine oldukça zevkli ve yüksek tempoda oynanmış olan Peru maçını 4-2 alarak yarı finalde Uruguay'a rakip olmuştu sambacılar. Uruguay ise, Brezilya ve Peru'ya nazaran defansif mentaliteyle oynuyordu. Brezilya'nın karşısına gelesiye kadar oldukça zor maçlar oynamışlardı. Grupta İtalya'nın arkasında ikinci olduktan sonra çeyrek finalde uzatma dakikalarında attıkları golle Sovyetler Birliği'ni geçmeyi başarmışlardı.
Brezilya, tarihin en iyi kadrolarından birine sahipti. Pele'nin yanısıra, muhteşem bir sağ açık olan Jairzinho, kupada sol kanatta kendine yer bulan Rivelino, forvette Tostao ve savunmada kaptan Carlos Alberto ile rakiplerine korku salan bir takımdı. Uruguay'da ise dönemin en iyi kalecisi oynuyordu: Ladislao Mazurkiewicz. Uruguay, Brezilya'nın muhteşem hücum gücüne karşılık savunmasına güveniyordu.
Maça şu kadrolarla çıktılar :
Uruguay : Mazurkiewicz; Ancheta, Matosas, Ubinas, Montero, Mujica, Cubilla, Maneiro (Esparrago), Morales, Fontes, Cortez
Brezilya : Felix; Brito, Piazza, Carlos Alberto, Clodoaldo, Jairzinho, Gerson, Tostão, Pelé, Rivelino, Everaldo
Maçın başında Brezilya hücum alanında pek etkili olamazken, Uruguay topa daha çok sahip olan takımdı. Brezilya Jairzinho ile kanatta etkili olmaya çalışırken, Uruguay sakin bir oyunla ilerliyordu. 19. dakikada Luis Cubilla'nın attığı golle, Brezilya taraftarları 20 yıl önceye kısa süreliğine de olsa geri dönmüştü. Brezilya bu gole ancak ilk yarının sonunda karşılık verebiliyordu. Sol kanattan Rivelino'nun pasında Clodoaldo topu ağlarla buluşturmuştu.
2. yarıda maç tamamen Brezilya'nın kontrolüne geçmişti. Hızlı paslarla Uruguay sahasına giren Brezilya, buna rağmen gole ulaşmayı başaramıyordu. Jairzinho yine sağ kanatta etkiliydi, Pele driplingleriyle Uruguay savunmasını çok zorluyordu. Arada sırada kapanan Uruguay savunmasını aşmak için uzaktan şutlar da deniyordu sambacılar fakat Uruguay kalecisini geçemiyorlardı. Ta ki Jairzinho sağdan hızla içeri girip topu kalecinin yanından ağlara yollayana dek...Brezilya bu golle 2-1 öne geçmiş ve taraftarlarını rahatlatmıştı. Eminim bu gol olasıya kadar Brezilya'lılar tarihin tekerrür etmesinden korkuyorlardı.
Uruguay 2. gole karşılık vermeye çok yaklaşmıştı fakat Felix'i geçmeyi başaramamışlardı. Maçın sonucunu, kontra atakla gelişen pozisyonda ceza sahası önünden sert vuruşuyla Rivelino belirlemişti. Yıllar sonra Rivaldo'dan görmeye alıştığımız türde bir şutla takımını finale taşıyordu.
Maçın son dakikalarında, futbol tarihinin göze en hoş gelen, en zekice tasarlanmış fakat golle sonuçlanmamış pozisyonu gerçekleşiyordu. Pele, Ronaldo'nun bizlere sık sık seyrettirdiği kaleci çalımlama sahnelerinin en güzelini bizlere izletiyordu. Mazurkiewicz'in kalesini terk ettiği pozisyonda, Pele topu sürmek yerine kalecinin solundan gitmesine izin vermiş ve kalecinin öteki yanından hızla geçerek topu yakalamayı başarmıştı. Eminim Mazurkiewicz ne olduğunu bile anlayamamıştır. Sahadaki ve televizyonlarının karşısındaki seyirciler kendilerini müthiş bir gole hazırlarken, futbol tanrısının düşmanı, Pele'nin topu boş kale yerine auta yollamasına sebep olmuştu.
Her ne olursa olsun, Brezilya, en iyi olduğu kupada, Avrupa'nın o dönemki en iyi takımı olan İtalya ile karşılaşma hakkı kazanmıştı.
Yorumlar
Yorum Gönder